Markanın tescil edildiği mal ve hizmetleri

Avrupa Birliği Sözleşmesinin 267.maddesi uyarınca üye devlet mahkemeleri ihtiyaç duyduklarında Avrupa Birliği Adalet Divanına başvurarak bir sorun hakkında karar vermesini talep edebilmektedir. Düzenlemenin amacı Avrupa Birliği hukukunun birlik içerisinde uyumlu bir şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. 

Bu düzenleme uyarınca Birleşik Krallık tarafından 2018 yılında Avrupa Adalet Divanına başvuruda bulunulmuştu. BaşvuruMarka Hukuku açısından markanın tescil edildiği mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimler açısından Avrupa Birliği Adalet Divanının emsal nitelikte yeni bir kararını ortaya çıkarmış oldu (Avrupa Birliği Adalet Divanı C‑371/18 Sky – Skykick Davası). 

Bilindiği üzere, marka başvurularında, markanın tescil edileceği mal ve hizmet sınıflarının belirlenmesi gerekir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 11/3.maddesiyle marka başvurularında, başvuruya konu mal veya hizmetlerin12/7/1995 tarihli ve 95/7094 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile katılmamız kararlaştırılan Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasına İlişkin Nis Anlaşmasına göre sınıflandırılacağı öngörülmüştür. 

Yine Sınai Mülkiyet Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 9.maddesi uyarınca Tescili talep edilen mal veya hizmetlerin Nis Anlaşmasına göre sınıflara ayrılmış olarak ve mal veya hizmetlerin sınıf numaraları belirtilerek sunulması gerekiyor. Dolayısıyla sınıf numaralarının belirtilmesi zorunlu olmakla birlikte, mal veya hizmetler için anlaşmadaki tabirlerin birebir kullanılması gerekmiyor. 

Ancak mal veya hizmet listesinde genel tabir veya Kurum tarafından açıklanması gerekli görülen ifadeler kullanılmış ise, Kurum bunların açıklanması için başvuru sahibine süre verir ve bu süre içinde eksikliklerin giderilmemesi halinde açıklanması talep edilen genel tabirler ve ifadeler listeden çıkartılır.

Görüldüğü üzere, gerek 6769 sayılı Kanun gerekse yönetmelikte başvuruda mal veya hizmetler için genel tabirlerin kullanılamayacağı öngörülmüştür. 

Diğer yandan bu düzenlemelere rağmen markanın tescil edildiği mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimlerin açıklık ve kesinlikten yoksun olmasına rağmen tescil edilmiş olmasının hükümsüzlük sebebi olup olmayacağı tartışmalıdır. Avrupa Birliği Adalet Divanının kararı bu tartışmaya açıklık getirecek niteliktedir. 

Birleşik Krallık tarafından Sky-Skykick davası ile ilgili Avrupa Birliği Adalet Divanına yapılan başvuruda markanın tescil edildiği mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimlerin açıklık ve kesinlikten yoksun olmasının hükümsüzlük sebebi teşkil edip etmeyeceği hususunun karara bağlanması istendi. 

Karar metnine aşağıdaki linkten ulaşılabilmektedir; 

https://curia.europa.eu/juris/document/document.jsf;jsessionid=09EBAD943C28F8B0AA4A323281B28341?text=&docid=222824&pageIndex=0&doclang=EN&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=4048612

Adalet Divanı markanın kapsadığı mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimlerin açık ve kesin olmamasının başlı başına mutlak hükümsüzlük nedeni oluşturup oluşturmadığını değerlendirdiği kararda 2008/95 (eski 89/104) sayılı Direktife atıfta bulanarak, direktifin 7.maddesinde hükümsüzlük nedenlerinin kapsamlı bir şekilde listelendiğine işaret ederek belirtilenler dışında hükümsüzlük nedeni getirilmesinin yasaklandığını tespit etti. Bu doğrultuda Adalet Divanı markanın tescili kapsamındaki mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimlerin açık ve kesin olmamasının hükümsüzlük sebebi olarak belirlenmediği, dolayısıyla bu sebebe bağlı olarak hükümsüzlük kararı verilemeyeceğine hükmetti.  

Böylece Adalet Divanı markanın tescil edildiği mal ve hizmetleri belirtmek için kullanılan terimlerin açıklık ve kesinlikten yoksun olmasının hükümsüzlük sebebi teşkil etmeyeceğini tespit etmekle birlikte, hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmeyen diğer eksikliklere rağmen tescil edilmiş markalar açısından da emsal teşkil edecek içtihat oluşturmuş olmaktadır.